8) ŞEHİRE ULAŞIM
a) Minübüsçülerimiz
1900’lü yılların başında motorlu karayolu ulaşım araçları ülkemizde bulunmuyordu. Demiryolu ulaşımı vardı yalnızca. Dünyada ilk kez 1825 yılında İngiltere’de başlamış demiryolu ulaşımı. Demiryolunun Osmanlı’ya gelişi birçok büyük ülkeye göre erken olur. 1866 yılında Osmanlı toprakları üzerindeki demiryolu uzunluğu 519 km.dir. (1914 yılında 5.759 km.ye çıkmıştır. 1914-1980 yılları arasında ancak 2 kat artarak 10.144 km. olmuş, 1980-2010 arasında ise yok denecek kadar bir artışla (1796 km.) 11.940 km’ye ulaşmıştır. Bunun nedeni Özal politikalarıdır. Özal, “Demiryolu komünist ideolojiye uygun.” diyerek otoban yollara önem vermiş ve doğa tahribatı o yıllarda başlamıştır.)
Bu yıllarda halk öküz arabaları, at arabaları (talika) ile ulaşım sağlıyordu. Trene ancak askere giden erkekler binebiliyordu. Şehire ulaşım ya da bir yerden bir yere yük, öküz ve at arabaları ile sağlanıyordu. Daha sonra şehirlerde otomobil, şehirler arasında da otobüsler kullanılmaya başladı. Köyümüze minibüs girene kadar ulaşım bu şekilde olmuştur. Yalnız köye minübüs girmeden önce ulaşım bazen Yahudi’nin süt kamyonu ile sağlanıyordu. Sabah süt almaya gelen sütçünün kamyona binen köylüler, şehre daha kısa zamanda ulaşabilme imkânına kavuşmuşlardı. Köyün sütçüsü Süleyman Aga’ydı. Yahudi’nin Austin marka 3 tonluk arabasını kullanıyordu. Yanında bazen oğlu Remzi’de geliyordu. Daha sonra sözünü edeceğim simitçimiz Ka-çi-çi de süt kamyonu ile köye kadar geliyordu.
1960’lı yılların başında köye minübüs girmiş. Minibüsler sayesinde köylülerimiz, büyük alışverişleri için Edirne’ye daha rahat gitmeye başladılar. Köylüler yoğun olarak pazartesi veya cuma günleri Edirne’ye giderlerdi. Bunun nedeni de pazarın bu günlerde kurulmasıydı. Köyde minübüsçülüğü Vatan’lar ve Salim Altay yapıyordu. Salim Altay’da kırmızı bir Ford minibüs vardı. Vatan’larınki ise mavi bir Renault idi. Vatan’ların minübüsünü genelde Nazmi ve Sabahattin Vatan dönüşümlü kullanıyorlardı. Daha sonra rahmetli Mehmet Açış uzun yıllar minübüsçülük yaptı köyde. Onunda mavi bir Magirus’u vardı. Mehmet Açış’tan sonra bir süre de Remzi Ersaçmış, Ahmet Uludoğan ve Şahin Akyol (Şahin Trans) üstlendiler yolcu taşıma işini. Kısa bir süre Yaşar Yılmaz'da yaptı minübüsçülük işini. Şimdi ise köyde minübüs falan yok, herkes bireysel olarak sağlıyor köy-şehir, şehir-köy arasındaki ulaşımını.
Küçüklüğümüzde arkadaşlarla birlikte, pazartesi ve cuma günleri öğleden sonra okul bahçesinin köşesinde Edirne yolunu gözler, minübüsün gelmesini beklerdik. Minübüs gelince Çakmak Çeşmesi’nin başına koşar, babalarımızı karşılardık. Zembilin içinden, bize ne çıkacak, diye beklerdik. Zembilden ekseriyetle keçi boynuzu, akide veya peynir şekeri çıkardı. Bunlar da bizi mutlu ederdi. O zamanlar para yoktu, fakirlik vardı. Edirne’de alışverişe gidenlerin çoğu yanlarında hindi, horoz, yumurta, peynir, tereyağı vb. kendi ürettikleri malları götürüp satarlar, kazandıkları parayla alışveriş yaparlardı. Bu gibi ürünlerin alıcıları da Edirne’de köy minübüsünün son durağında köylüleri bekler, pazarlık usulü getirdikleri ürünleri satın alırlardı. Satılan ürünlerin karşılığında kazanılan parayla da giyim ve yiyecek ihtiyaçları karşılanırdı.
Biz o zaman şehre yılda bir kez ancak giderdik. Öyle hasta olunca hemen doktora falan gitmek yoktu. Ancak acil hastalık durumlarında doktora gidilirdi. Nezle, grip gibi hastalıklarda Sıhhiyye Mehmet (Mehmet Yılmaz) çağrılır bir tane penisilin iğne yaptırılırdı. Küçükken hasta olduğumda çağrılmıştı Sıhhiyye Mehmet Aga, ben divan altına kaçtım ama bacaklardan tutup çektiler, gövde divan altında, bacaklar dışarıda bağıra çağıra iğneyi yaptılar. Bu olay hasta olan bütün çocukların evlerinde yaşanırdı.
Haziran ayı sonunda Saray’a (Kırkpınar) gitmek kaçınılmazdı. Traktör arabaları ile gidilirdi Saray’a. Saray’a gitme günü pazar günüydü.
b) Taksicilerimiz
1974 yılında Ecevit hükümeti buğday ve ayçiçeği taban fiyatını yüksek oranda arttırınca o yaz köyümüze tam 14 adet Murat 124 ve birçok Fiat 415 traktör girdi. Taksicilerimizden rahmetli Ahmet Açış, İlyas-Halil Çelik, Fikret Ermiş, Ali Pehlivan köye müşteri taşıyorlardı. Daha sonra Ali Pehlivan ve Fikret Açış bunu meslek olarak yapmak için Terminal Taksi’ye girdiler. Pehlivan kardeşlerin üçü zaten oradaydı. Yani Pehlivan kardeşlerin hepsi taksiciydi. İbrahim Özenci ve rahmetli Ali Arabacı uzun yıllar Kapıkule’de, Ali Osman Demirel'e Edirne'de taksicilik yaptılar. İbrahim Özenci halen devam etmektedir. Bunun yanında taksisi olan diğer köylülerimiz de taksisine binen köylülerden belirli bir ücret alıyorlardı. İsmail Vatan ve Zait Çalbaş’ın taksisini ise oğulları İsmail ve Ercan, köy gençlerini ücretsiz düğünlere götürmek ve gezmek için babalarından izinle yapıyorlardı.
ORDA (SINIRDA) BİR KÖY VAR TARİHİ VE KÜLTÜRÜ İLE BUDAKDOĞANCA (KÖYDEKİ YAŞAMIM-ANILARIM-DUYDUKLARIM) NECMETTİN KIYICI